Derler ki, bu dağların eteklerinde nice savaşlar olmuş.
İnsanlar, insanlar gaddarcasına birbirlerini öldürmüşler...
Kan dökmüşler.
O kadar çok kan dökmüşler ki,
dağların uykusu kaçmış.
Sonunda sevdalısı bulutlar dağları terk edip gitmiş.
Dağ kahrolmuş, ağlamaya başlamış...
Bir gün, derler ki, bu dağların tepesinde bir beyaz kuş uçar olmuş.
Ve en yüksek dağ kuşu yakalamış sormuş,
ne ararsın burada kuş.
Kuş demiş ki, bir yuva tutmaya geldim, bir yuva yapmaya geldim.
Dağ demiş ki, git o zaman ovalara, ovalarda yerin çok orda kur yuvanı.
Kuş demiş ki, yoook ovalar senin ateşinle kaynıyor oralarda kuramam demiş.
O zaman ummanlara git demiş dağ ummanlara.
Ummanlarda senin ateşinle kaynamakta demiş kuş.
Ee o zaman yerin altına gir demiş.
Ben yerin altında senin gürültünle nasıl yaşarım demiş kuş.
Dağ demiş ki nereye yuva yapmak istersin kuş.
Kuş demiş ki, senin tepene yapmak isterim yuvayı.
Dağ demiş ki, ama benim içimde ateşler kaynıyor,
üzüntümden duramıyorum sevdalım beni terk etti gitti.
Sevdalın kim demiş kuş.
Sevdalım mı? Sevdalım bulutlardı beni terk edip gitti.
Kuş demiş ki, ya ben senin sevdalını bulup getirirsem.
Gitmiş bir beyaz gelinlik dikmiş kuş.
Hazırlamış, gelinliği getirip dağın üzerine atmış.
Ve derler ki gene ben dağların yalancısıyım.
O günden bu yana o gelinlikle bembeyaz olmuş bu dağlar.
Zaten ne der aşık?
8 ay kışımız, 3 ay ayazımız, 1 ay yazımız...
Ben de dağların ve aşıkların yalancısıyım
Gene derler ki iste şurası Ardahan, burası Kars, şurası çıldır...
Bu ovalarda nice medeniyetler yeşermiştir, nice köprüler kurulmuş,
nice köprüler atılmıştır, nice yapılar yapılmıştır,
nice yapılar yok edilmiştir.
Ve hepsi bu karların altındadır.
İşte bazen çobanlar bulup çıkarırlar,
Bi bakarsın karların altından bir beyaz çiçek olarak çıkar
ya da bir aşığın telinde bir türkü olarak gelir bize ulaşır.
Ben dağların yalancısıyım. Dağların yalancısıyım.
Bu bembeyaz karların üzerinde binlerce yıldır birbirinden güzel hikâyeler türküler, destanlar söylendi, yazıldı.
Birbirinden güzel...
Bahar olunca onlar da karlarla beraber eriyip buhar olacaklar...
Fakat kaybolmayacaklar...
Yook kaybolmayacaklar...
Bulut olup başka ülkelerin üzerine gidecekler...
Ve oralarda belki kar belki yağmur olarak belki kar yağmur olarak yağacaklar...
Ve onların insanları bizim aşıkların hikâyelerini, destanlarını, şiirlerini dinleyecekler ve
Birbirlerine anlatacaklar.
Anlatacaklar...
Sonra yine kış gelecek
Yeni hikâyeler, yeni destanlar, yeni türküler söylenecek.
Zaten ne demişler?
Yeryüzünün ilk hikayeleri, ilk destanları, ilk türküleri işte buralarda Ağrı Dağı'nın eteklerinde anlatılıp söylenmiştir.
Yazılmıştır.
Bu böylece biline.