8 Ekim 2018 Pazartesi

'Bir daha gelmem belki' diye bir not bakır maşrapanın yanında..

Tamamlanmamış cümlelerim kaldı benim. 
Ona söyleyemediğim..
O bunları, her şeyin en iyisini hak ederdi de,
ben onu hak edemedim.

Belki de söylemeye, 
duyurmaya cesaret edemedim..

Söyleyeceklerimin, duyacaklarının bana yükleyeceklerinden, 
 yükleneceklerinden ve yüklenemeyeceklerinden,
yarım kalan cümlelerden, 
o eksik kelimelerden korktum belki de. 

Korktum eksiklikten. 
Yarım olmaktan,
öbür yarısı olup,
tamamlamamaktan, 
tamamlayamamaktan çok korktum..

Yarım kalan cümleler,

havada bir müddet asılı kalıp düştüler yere. 

O da daha fazla kalamadı. 
Başkasının göremediği bir şeyi görürdü ben de
Alt dudağını ısırdı, 
gözleri ıslanırdı,
yarım kalan cümlelerimi kaldıramadı.
Düşmeden ona değecek kadar uzun bir cümle kuramadım,
gitti.

Bir aynadaki benle kaldım. 
Bir şiirin söylenmemiş son mısrası gibi. 
Öylece,
oracıkta,
orta yerde,
yalnız,
yapayalnız,
karanlıklar içinde,
iki odalı,
rutubet kokulu evde.

Aynadayım. 
Parça parça kopuyor, parçalanıyorum. 
Dikiş tutmam artık.
Tamamlanmamış hayatlarımız kaldı bizim.
Aynaya, kapıya sırtımı dönüp yürüyorum. 
Sevdiğim bir şairden alışamadığım bir nağme..

''dum di dum
duridum dubida''

''Bu vapuru kaçırırsam beni belki de cinnet basar. 
Belki kanser olurum bu yıl sınıfta kalırsam. 
Nöbette uyursam eğer kitaplarımı yakarlar. 
Etimde şirpençe çıkar bu kızı alamazsam. 
Bu işi bitiremezsem şehirden beni kovarlar.''



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder